-
1 عمل
Iعَمَل1. işlevAnlamı: yetki, görev, fonksiyon2. eylemAnlamı: iş, fiil, aksiyon3. görev4. yapıt5. yapmaAnlamı: yapmak işi6. amelAnlamı: yapılan ış, fiil, edimIIعَمِلَ1. eylemekAnlamı: etmek, yapmak2. etmekAnlamı: bir işi yapmak3. görmekAnlamı: yapmak, etmek -
2 اشتغل
اِشْتَغَلَ1. eylemekAnlamı: etmek, yapmak2. etmekAnlamı: bir işi yapmak3. görmekAnlamı: yapmak, etmek -
3 فعل
IفَعَّلَcanlandırmakAnlamı: canlanmasını sağlamakIIفَعَلَ1. etmekAnlamı: bir işi yapmak2. eylemekAnlamı: etmek, yapmak3. görmekAnlamı: yapmak, etmekفِعْل1. eylemAnlamı: iş, fiil, aksiyon2. fiilAnlamı: davranış kavramı veren kelime3. olguAnlamı: birtakım olayların dayandığı sebep, bu sebeplerin yol açtığğı sonuç4. yüklemAnlamı: cümlede oluş, iş ve hareket bildiren kelime5. amelAnlamı: yapılan ış, fiil, edim -
4 مجترئ
مُجْتَرِئ1. cüretkârAnlamı: atak ve yürekli olan kimse2. savaşkanAnlamı: savaşçı, cengaver3. başkişiAnlamı: bir eserde başrolu oynayan kişi4. başkahramanAnlamı: bir eserde başrolu oynayan kişi5. girişimci6. girgin7. girişkenAnlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse8. yürekliAnlamı: cesaretli, cesur9. cesurAnlamı: yürekli, cesaretli olan kimse10. kahramanAnlamı: savaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren (kimse), yiğit, alp11. cüretliAnlamı: cüreti olan kimse12. yiğitAnlamı: güçlü, kahraman13. atılganAnlamı: yılmadan kendini tehlikeye atan14. atakAnlamı: cüretkâr, düşüncesizce her ışe atılan -
5 جعل
Iجَعَلَ1. etmekAnlamı: bir işi yapmak2. vazetmekAnlamı: koymak3. dönüştürmekAnlamı: dönüşmesini sağlamak, tahvil etmekIIجُعَل1. bok böceğiAnlamı: dışkıyla beslenen böcek2. mayıs böceğiAnlamı: bitkilere zararlı bir böcek -
6 ركع
-
7 سلطة
IسَلَطَةsalataIIسُلْطَة1. buyurganlıkAnlamı: despotluk2. velâyetAnlamı: yetki, sulta3. egemenlikAnlamı: hakimiyet, hükümranlık4. yetkeAnlamı: yaptırma ve yasaklama hakkı, otorite5. salahiyetAnlamı: yetki6. otoriteAnlamı: yetke, sulta, velâyet7. yetkiAnlamı: bir işi yapmak hakkı -
8 متشبث
-
9 محاول
-
10 مغاوير
مَغَاوِير1. savaşkanAnlamı: savaşçı, cengaver2. cüretkârAnlamı: atak ve yürekli olan kimse3. girişkenAnlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse4. girişimci5. cengâverAnlamı: savaşçı, savaşkan, vuruşkan6. girgin7. yürekliAnlamı: cesaretli, cesur8. vuruşkanAnlamı: dövüşken9. cesurAnlamı: yürekli, cesaretli olan kimse10. muharipAnlamı: savaşan, savaşçı11. silâhşorAnlamı: savaşçı12. evginAnlamı: öncelikle yapılması gereken, ivedili13. cüretliAnlamı: cüreti olan kimse14. savaşçıAnlamı: savaşan, muharip15. atılganAnlamı: yılmadan kendini tehlikeye atan16. atakAnlamı: cüretkâr, düşüncesizce her ışe atılan -
11 مغوار
مِغْوار1. cüretkârAnlamı: atak ve yürekli olan kimse2. savaşkanAnlamı: savaşçı, cengaver3. girgin4. cengâverAnlamı: savaşçı, savaşkan, vuruşkan5. girişkenAnlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse6. girişimci7. yürekliAnlamı: cesaretli, cesur8. cesurAnlamı: yürekli, cesaretli olan kimse9. vuruşkanAnlamı: dövüşken10. muharipAnlamı: savaşan, savaşçı11. silâhşorAnlamı: savaşçı12. evginAnlamı: öncelikle yapılması gereken, ivedili13. cüretliAnlamı: cüreti olan kimse14. savaşçıAnlamı: savaşan, muharip15. atılganAnlamı: yılmadan kendini tehlikeye atan16. atakAnlamı: cüretkâr, düşüncesizce her ışe atılan -
12 مقدام
مِقْدام1. cüretkârAnlamı: atak ve yürekli olan kimse2. girgin3. deli fişekAnlamı: delişmen ve atak olan kmise4. girişkenAnlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse5. girişimci6. yürekliAnlamı: cesaretli, cesur7. cüretliAnlamı: cüreti olan kimse8. müteşebbisAnlamı: girişimci9. atakAnlamı: cüretkâr, düşüncesizce her ışe atılan10. atılganAnlamı: yılmadan kendini tehlikeye atan -
13 نفوذ
نُفُوذ1. tesirAnlamı: etki2. buyurganlıkAnlamı: despotluk3. egemenlikAnlamı: hakimiyet, hükümranlık4. nüfuzAnlamı: (içine) geçme5. yetkiAnlamı: bir işi yapmak hakkı -
14 أهمل
أَهْمَلَ1. ağırsamakAnlamı: bir işi yavaş yapmak, önemsememek2. tavsamakAnlamı: işi gevşetmek3. savsamakAnlamı: bir işi isteyerek geri bırakmak, geciktirmek4. savsaklamakAnlamı: bir işi isteyerek geri bırakmak, geciktirmek -
15 عدة
Iعِدَة1. ahitAnlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma2. akitAnlamı: sözleşme, mukavele, kontrat3. vaatIIعُدَّة1. tesisatAnlamı: bir iş için kullanılan aletler2. donatıAnlamı: donatmaya yarayan şeyler, teçhizat3. gereç4. ekipman5. hazırlık6. malzemeAnlamı: gereç, materyal7. materyalAnlamı: malzeme, gereç8. aksesuarAnlamı: makine, alet ve arçlar gibvi eşya -
16 تعاقد
Iتَعَاقَدَ1. üstenmekAnlamı: bir işi üstüne almak2. ahdetmekIIتَعَاقُد1. ahitAnlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma2. üstencilikAnlamı: üstenci olma durumu3. antlaşma4. paktAnlamı: anlaşma -
17 معاونة
مُعَاوَنَة1. beraberlikAnlamı: birlikte olma durumu2. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme3. hizmetAnlamı: birine yarayan bir işi yapma4. himmetAnlamı: yardım, kayırma5. katılmaAnlamı: katılmak işi, iştirak6. sayeAnlamı: koruma yardım7. medetAnlamı: yardım, imdat8. muavenetAnlamı: yardım9. ianeAnlamı: yardım10. yardım11. imdatAnlamı: yardım işareti12. bahşiş -
18 ضم
Iضَمّ1. bireşim2. eklentiAnlamı: ek durumunda bulunan parça3. entegrasyonAnlamı: bütünleşme, birleşme4. ilhakAnlamı: katma, ekleme5. katmaAnlamı: katmak işi, ilhak6. terkipAnlamı: birleşim, bileştirme7. bileşimIIضَمَّ1. kaplamakAnlamı: bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak2. çatmak3. genellemekAnlamı: tamim etmek4. içermekAnlamı: kapsamak, içine almak5. eklemekAnlamı: bir şeyi ilâve ile tamamlamak, ulamak6. katmak7. kapsamakAnlamı: içine almak8. ulamakAnlamı: eklemek, katmak9. bileştirmekAnlamı: bileşmesini sağlamak -
19 تعاضد
تَعَاضُد1. beraberlikAnlamı: birlikte olma durumu2. yardımlaşmaAnlamı: yardımlaşma işi3. teşrikimesaiAnlamı: iş birliği4. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme5. imece6. medetAnlamı: yardım, imdat7. muavenetAnlamı: yardım -
20 تعاون
تَعَاوُن1. yardımlaşmaAnlamı: yardımlaşma işi2. iş birliğiAnlamı: amaç için kıllanılan ortaklık3. imece4. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme5. muavenetAnlamı: yardım
См. также в других словарях:
Yaradana sığınıp (bir iş yapmak) — bütün gücünü kullanarak (o işi yapmak) Yaradana sığınıp Osmanlı tokadını çarptık mı adamı lobut yemişe çeviren biz değil miydik? A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir işaretine bakmak — bir işi yapmak için hazır beklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
şike yapmak — 1) danışık spor karşılaşması yapmak 2) mec. bir çıkar karşılığı anlaşarak bir işi yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
daniskasını yapmak — bir işi her yolu deneyerek gerçekleştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sabotaj yapmak — 1) yıkmak, tahrip etmek, kullanılır durumdan çıkarmak Sırplar bu sırada ricat ordusuna hücumlar tertip etmek, postaları vurmak, geri hizmetlerde sabotaj yapmak gibi teşebbüslerle düşmanın ileri hareketini kolaylaştırdılar. F. R. Atay 2) bir işi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baskı yapmak — 1) bir kimseyi bir işi yapmaya zorlamak, zor kullanmak 2) sp. oyuncunun rahat hareket etmesini engellemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
politika yapmak — politika yoluyla bir işi çözümlemek istemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıyak yapmak — argo (birine) maddi ve manevi destek olmak, yardım etmek O kadar uzatmayalım bu işi, sana bir kıyak yapalım. T. Yücel … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki karpuzu bir koltuğa sığdırmak — aynı anda iki işi veya görevi yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
birlik olmak — bir işi yapmak için anlaşmak Bu ayıbı işleyenlerle birlik olmayı bir türlü kibrime yediremiyorum. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük